Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Geçmişten Günümüze: ÖREN YERİ
Geçenlerde bahar havasını andıran güneşli, güzel bir günde, yürüyüş yapmak için Kışlacık'a doğru çıktım yola. Aklımdaki, Ören'lere kadar gidip, ecdadımızın daha önce yaşamış olduğu yerlerde gözlem yapıp, izlenimlerimi bir yazıyla sizinle paylaşmaktı.
Öyle ya, Ören demek, terk edilen eski, antik yerleşme yeri kalıntısıydı. Var mıydı? Bilinmeyen, unutulan, görmezlikten gelinen bir şeyler..
Yürürken düşünüyordum. Eskiden, etrafında, yemyeşil bağlar, çiçek gibi sebze, meyve bahçeleri olan bölgeye ulaşım at ve eşekle olurdu. Günümüzde vasıta ulaşmadığı için her yer hozan bırakılmış, harabeye dönmüş. Eskiden gürül gürül akan derelere çalıdan girilemiyor. Su desen, yabani hayvanlara bile yetmez.
Çıktım çat derenin yamacına, oturdum bir taşa.
Karşımda Ören. Sarp yamaca kurulmuş, inilmesi çıkılması güç olan, sanki bir kale.
Yakın zamanlarda bile duyardık. Eskiden eşkiyalar yol keser, köy basar soygun yaparmış. Demek ki eski çağlarda insanlar yerleşim yeri seçerken dışarıdan gelecek saldırılara karşı güvenliği sağlamak için korunaklı, gözden uzak, inişi çıkışı zor olan sarp kayalıkları tercih etmişler.
Bilinmeyen bir tarihte Orta Asya'dan göç eden Türkmen atalarımız birkaç büyük aile olarak buraya yerleşip Türk köyü kurmuşlar. Suya yakın, gözden uzak, korunaklı, tüf kayayı oyup ev yapmak kolay. Buraları tercih etmelerinin sebebi bunlar olabilir.
İki kilometre ötede, şimdiki köyün olduğu yerde o tarihlerde Hıristiyan Rum ahali yaşamaktaymış.
Mağaralara bakılırsa tahminim son olarak 40-50 haneye kadar ulaşmışlar. Kapaklı olan mezarların bazıları zamanında Karşı Ali ve Ede Mustafa tarafından açılarak talan edilse de yerleri belli. Ali Osman Aktürk'ün ifadesine göre, dedesi, buraya her gelişinde atalarının burada yattığını söyleyerek dua eder, namaz kılarmış. Buradan en son göç eden sülalenin de Kösemenler ( Aktürk ve Sekman) olduğu söylenir.
Ben küçükken Kerzi Mehmet ve Sarıoğlan dedelerinden duydukları Ören‘deki düğünlerle ilgili bir şeyler anlatırlardı. Maalesef hiçbiri aklımda kalmadı unuttum.
Yıllar sonra kendilerine ve sürülerine artık dar gelen Ören deki yerleşim yerinden Rum’ların yaşadığı köye doğru göç başlamış. Zamanla birbirlerine alıştıkları için Hırıstiyan-Rum halkla Türkler iç içe yaşamaya başlamışlar.
Baba annem isimleriyle söylerdi, en son şimdi Kazım'ın olan evde Rum karı-koca yaşarmış. Bezir yağı yapıp satarlarmış.
Ören'den köye göçün hangi tarihte olduğu bilinmemekle birlikte bazı tahminler yürütebiliriz. Köydeki eski mezarlıktaki okunabilen bir mezar taşında eski yazıyla hicri 1200 yazıyor. Bu da 1786 yılına denk geliyor. Eski caminin yapılış tarihide 1803. Buradan yola çıkarsak 1600 sonu 1700 lü yıllarda olabilir.
Köyümüzde türbesi bulunan Sofu baba da atalarımızın büyüğü, dedesi, şeyhi olabilir mi?