Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
"Bu oğlan başını aldı gitti daha gelmez. Bizim ekin daha olmamış, sizinkini işleyelim daha sonra bizimkini işleriz." demiş, kaynatam.
Annem yemeklerini yapmış.
Kaynanam azıklarını taşımış.
Kaynatam ve karım tarlanın yarısını orakla işlemişler.
Çok memnun kaldım.
Akşam oldu geldiler, yemek yedik. Kaynatama teşekkür ettim.
Sabah hep beraber tarladayız. Yayha dayının tırpan hâlâ bende.
Kaynatam saman arıya gider diye tırpanla biçmeme razı olmuyor.
Baba senin tarlanda orakla çalışacağım söz, ama kendi tarlamı tırpanla biçmek istiyorum dedim. İyi, nasıl istersen dedi.
Tohum ekerken taşını ayıklamışlar tarla temiz.
Bir başladım sıfıra vurur gibi biçim gidiyorum.
Rahmetli kaynatam bir baktı benim tırpanla biçtiğim yer onların orakla biçtiği yerden daha temiz. Benim 4 kilelik tarlayı iki günde bitirip kaynatamın Çukur yerdeki tarlaya geçtik.
Orağı elime aldım.
Kaynatam "Oğlum ne yapıyorsun, tırpanı alsana."
"Yok baba, söz verdim burada orakla çalışacağım."
"Oğlum bazılarını görüyorum çok döküyorlar, arkasından tırmıklamak gerekiyor o da iki iş oluyor ben onun için razı değildim ama sen temiz çalışıyorsun" Tırpanı elime aldım.
O sene onlarınkini de bizimkini de ekinleri biçip harmanı sürüp savurup buğdayı, samanı eve döktüm.
Sıra geldi ev yaptırmaya. Daha önce kırdığım taşları Patat'ların traktörle eve çektirdim. Taşlar yontulacak. Fakirin yüzü soğuk olur derler ya, adam bulamıyorum taşları yontmaya.
İki gün Kavas Mahmut geldi, bir gün Teyyare, bir gün Topçu Mehmet, iki gün Mehmet Işık derken taşlar yontuldu.
Arsayı da açtım br göz oda yapacağım. Usta arıyorum yok. Yalvar yakar Bekir emmimi getirdim. "Arsayı biraz daha aç, bu taş yetmez 300 e tamamla." dedi gitti.
Tekrar taşlığa gidip çalışmaya başladım.
Bir gün taşlığa Sabri dayı (Ünlü) geldi.
"Yeğenim inşaat yaptırıyorum taş yetmedi usta boş kaldı, çalışacak adamda bulamıyorum, Köse İbrahim ile Abdurahman'nın yanına vardım vermediler. İznimde bitiyor Almanya'ya döneceğim, ne olur bana 50 taş ver" dedi.
Güldüm, "dayı 50 taş ne ki, istersen hepsini al götür, senin duan yeter bize. Yarın ben de gelir çalışırım" dedim. Sağ ol yeğenim Allah razı olsun deyip traktör getirmeye gitti. Az kalan inşaat da iki günde ben çalıştım bitirdik.
Taşları tamamladım fakat yapacak usta bulamıyorum. Varagele Karali Bekir'in gönlünü ettim Ağabeyimgil tarafına bir oda yaptık. Ambar olarak kullanacağız. Yatak odasında ne kadar kuru kayıt, çanak çömlek varsa oraya taşıdık. Param olunca üzerine bir oda daha yapmayı düşünüyorum. Derken kış geldi. Havaların müsait olduğu zamanlarda bahara kadar taşlıkta taş kırarak ikinci odanın taşını da hazırladım. Baharla birlikte bağ bahçe işlerinde bazen ırgat giderek bezen kendi işimde hummalı bir çalışma sonunda ekin zamanı geldi. O yıl İbran bağının altında, Cebecide ekin. Biçip savurup eve döktüm. Evde samanlık yok. Samanı da kaynatamın Ali Çavuş mahallesindeki eski eve döktüm. Kışın haral la Çerkez mahallesine taşıyacağım.
Tarlada biraz saman kaldı. Yan tarlada Çökek'li Yayha dayının da biraz samanı kalmış tarlada. Satıyor dediler. Gittim, anlaştık. 100 lira kapora verip samanı aldım. İzmirlinin kamyonu getirip bizim samanla beraber yükleyip Aksalur'a çıkarttım. Hemen satıldı. İyi de para ediyor. Baktım bu işte para var. Ahmet Ugraş'ı yanıma ırgat tutup köyde ne kadar satılık saman varsa alıp Aksalur'da sattım. Elime temiz dört bin lira kaldı. Taşlarda hazır sadece yontulacak. Evi yaptırabilirim.
Hasan Hüseyin İşcan dayıya bin lira borcum vardı onu götürdüm. Almadı. "Yeğenim sen önce evini yap, sonra verirsin. Hatta Ürgüp de taşa benzer briket çıkmış, yontma derdi de yokmuş, ondan yap. Taşları satarsın, paran yetmezse ben yardım ederim." dedi. Öbürsü gün Patat'ların traktörle gittim Ürgüp'e. Gerçekten öyle bir şey var. İlk çıkan briketler eni 20x25 boyu 65 cm ( bunlar sonra yasaklandı) aldık geldik briketleri. Topcu Mehmet'i usta tuttum. Sene 1969 ramazana 5 gün var. 3 günde yapılacak işi Mehmet usta 5 günde bitiremedi. "Dayı kalsın, ramazandan sonra devam ederiz." dedim. Ramazan boyunca hanımla ikimiz odayı ve yanına bir tuvalet yapıp bitirdik. 1981 de rahmetli olan yeğenim Nazif o sırada çobanlık yapıyordu. Sabah akşam geçerken "Maşallah, ağzını yediğim dayım, odayı bitirdin" diye bana moral verirdi. Kendisi nişanlıydı. "Burayı senin düğünde düğün odası yapacağım" derdim. "İnşallah" derdi. İç sıvasını da Hayri'ye yaptırıp oturduk. Sobayı yaktık. O da ne? Odanın içine sanki yağmur yağıyor. Duvar iç suyunu dışa vuruyor, yastık minder su içinde. O kışı öyle atlattık. Bu kadar olduktan sonra, gerisi Allah kerim...
Evet gençler, bunları anlattım ki, dedelerinizin, babalarınızın, annelerinizin neler çektiğini görün, kıymetini bilin diye.
Ne demiş atalarımız: GELMEYENİN BAŞINA, GİDER HOŞUNA.