Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
70'lerde çocuk olmak..
Siyah önlük ve beyaz yakalı, büyüklerimizin "şimdiki çocuklar çok şanslı!" dediği çocuklardık.
Ya okuldaydık ya sokakta. Olabildiğince özgür.
Akşam olup hava kararana, anneler yemeğe çağırana kadar, kan ter içinde sokakta oynanırdık.
Televizyon yok, cep telefonu yok, ve biz çok mutluyduk.
Değişik renklerde pırıl pırıl yanan misketlerimiz (bilye) vardı.
En sevdiğimiz oyun. Kuyuya bilyeyi atmaya çalışarak ya da karşımızdakinin bilyesine vurarak onun bilyesini üterdik. Senin sniper olarak bildiğin keskin nişancılar bizdik. Gez-göz-arpacık böyle öğrendik. Mantar tabancamız vardı, kovboyculuk oynardık.
Çember çevirme oyunumuz vardı. Kalın telden yapılmış, eski bisiklet tekeri, yuvarlak ne bulursak, bir düz demir parçasıyla hızlı adımlarla çevirerek yarışırdık.
Topaç çevirirdik. İpi düzgünce etrafına sarıp kendi gücümüzle çevirdiğimiz topaçlarımızın hangisinin daha uzun süre döneceğine iddiaya girerdik.
Çelik çomak oyununu unutmak mümkün mü. Ağaç dallarını çakıyla düzelterek uzun (çelik), kısa (çomak) yapardık. Çelikle çomağa vurarak (havada ya da yerde) en uzağa atmaya çalışırdık.
Ağaç dallarından ya da tahtalardan kılıçlar yapardık.
Değnekten, dıgıdık dıgıdık koşturduğumuz atlarımız vardı.
Birbirimizin üzerinden atlayarak oynadığımız birdirbir ve uzuneşek oyunu oldukça eğlenceliydi.
Sapanla kuş avlardık.
Sakızlardan çıkan futbolcu ve artist fotoğraflarından da koleksiyonumuz vardı. Koleksiyonu artırmak için oyun oynardık. Duvardan yere doğru fotoları bırakırdık. Fotoğrafı bir resmin üzerine getiren yerdekilerin hepsine sahip olurdu.
Üçtaş, beştaş, dokuztaş oyunlarımız vardı.
Çeşitli tekerlemeler, bulmacalar, bilmeceler, şiirler, maniler bilirdik.
Top oyunları olmazsa olmazdı.
Tek kale futbol oynardık.
Yakar top oynardık. Hedefteki takım oyuncularına hızlı bir şekilde top atılırdı. Vurursan rakip oyun dışı kalır, vuramazsan veya rakip topu tutarsa atan oyun dışıydı.
İstop isimli bir oyunumuz vardı. Bir daire içerisine toplanır herkes, ebe olan topu havaya atar ve bir isim söyler, diğerleri oradan uzaklaşır. İsmi söylenen kişi topu tuttuğu anda istop der ve herkes olduğu yerde kalır. Topu en yakınındaki kişiye atıp vurması gerekir.
En sevdiğimiz oyunlardan olan saklambaç. Akşam yemeğinden sonra, hava kararınca, kızlı oğlanlı kalabalık bir grup olarak oynadığımız ve ilk fingirdeştiğimiz anlar unutulmaz. ( ilk ve son kol saatimi böyle bir anda tilki gibi kaçan bir kızı kovalarken düşüp kırdım. O günden beri kol saati kullanmam :)
Çoğunlukla kızların oynadığı ip atlama oyununa, kızlara hava atmak için bazen dahil olurduk. İp havadayken koşarak ipin altına girer zıplamaya başlardık.
Diğer bir kız oyunu seksek’ti. Toprağa dikdörtgen çizer, bunu da 5/6’ya bölerdik. Tek ayak üzerinde çizgiye değmeden diğer kareye taşı sektirmeye çalışırdık.
Yaz aylarında derelerde yıkanırdık.
İmam deresinde gölde yıkanmak en büyük zevkimiz olsa da bir büyük kabusumuz vardı: Karşı Ali.
O gelecek korkusuyla her an tetik de olurduk. Bir gözü yerde öbürü gökte olan Karşı Ali bizi yakalayamazsa bile elbiselerimizi tutar göle atardı.
Daha önce İstanbul ve deniz görmüş olsam da bana yüzmeyi öğreten, bu gölde, Zeki Sekmen oldu.
Lastik ayakkabılarımıza kum doldurup kamyon diye sürdüğümüz günlerdi, ama.. MUTLUYDUK.