Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Suyun hikayesi..
1970 yılına kadar köyümüzde su yoktu.
İhtiyacımız olan suyu köyün dışındaki Söğütlük çeşmesi, Evren ve Camız çeşmesinden eşeklerle taşırdık.
Kadınlar sabah ve akşam olmak üzere günde iki sefer testilerle su taşırdı.
Eskiden her dereden en az bir, iki arklık su akardı.
Mahalleden iki, üç kadın toplanıp 10-15 günde bir çamaşır yıkamaya giderdi.
Orada kazan kurulup su ısıtılır bol suda her türlü çamaşır, yatak yorgan, halı yıkanırdı.
1970 yılında köye suyu getirmek için araştırmalar başladı.
Çıtırık da bizim bağın karşısındaki gebeşik den çıkan bir pınar var.
Suyu çok güzel, tatlı. Yalnız içtikçe insan acıkır. Biz oraya çalışmaya gittiğimiz zaman azığımızda fazlasıyla götürürdük.
Muhtar Ali Çelik, ağabeyimde birinci aza. O suyu köye getirmeye karar verdiler.
Devlet su işlerinden gelen mühendis suyun ölçümünü yaptı.
"Su güzel fakat köyünüz için yetersiz, yapılacak masrafa değmez" diye olumsuz rapor verdi.
Köylü yalvarıp yakardıysa da mühendisi ikna edemedi.
İmam deresinden suyu getirmek için çalışmalara başlandı.
Bir gün ağabeyime. Aslında çıtırık'taki suyu çoğaldırım ben dedim. Nasıl yapacağımı anlattım. Aklına yatmış ki muhtara anlatmış.
Beni köy odasına çağırdılar. Ali emmi "anlat yeğenim nasıl yapacaksın" dedi.
"Emmi, bana ağzı geniş süzgeçli bir huni, 50 metre de hortum lazım gerisi kolay" dedim.
Huniyi dereye gömeceğiz, hortumla gelen suyu kuyunun bir metre yakınına alttan bir delik açıp bırakacağız, kuyu dolar, mühendis onay verdikten sonra sökeriz dedim.
Uygun buldular. Hayrı Yeşilyurt'u çağırıp bize yarına kadar böyle bir huni yapacaksın dediler.
Ali emmi "yeğenim sen sabah erken git kaza dur ben huniyi, hortumu alır gelirim" dedi.
Gece yarısı Çıtırık'ın yolunu tuttum. Başladım kazmaya.
Öğleden sonra Ali emmi huniyi yaptırmış aldı geldi. Ürgüp'e Arapoğlu Mustafa Ören'i göndermiş, o da eşekle gidip hortumu aldı geldi.
Huniyi yerleştirip hortumu döşedim. Kuyunun yakınına çukur kazıp kuyuya doğru delik açtım.
Üzerini kapatıp hiç belli olmayacak şekilde çalı, çırpıyla örttüm.
Akşam oldu, onlar köye döndü ben orada kalıp bekleyeceğim, kuyu dolacak mı dolmayacak mı.
Sabaha karşı kuyu doldu. Hemen koşup Ali emmiye haber verdim. Aferini aldık.
Devlet su işlerinden yeni bir mühendis istediler. Gele gele daha önce gelip olumsuz raporu veren mühendis gelmesin mi.
Adam baktı, şaşırdı, ama bu işte bir hinlik olduğundan şüphelendi.
"Kazın bakayım şu kuyunun etrafını" dedi. Ben hemen kazmayı kapıp başladım kazmaya.
Hortumu gömdüğüm yere hiç dokunmadan etrafı kazıyorum. Zemin sert, toprak hiç oynamamış. "tamam, yeter" dedi.
Bu su köyünüzde 4 çeşmeye yeter diye raporunu verdi.
İmam deresinden gelen su ile birleştirilip köye, her mahalleye bir tane olmak üzere 8 çeşme yapıldı.
Bizim mahalle yukarıda kaldığı için her zaman su akmasa da köyümüz suya kavuştu.
Bir yıl sonra muhtar Ali emmi köyün her tarafına dikilmek üzere Aksaray'dan iki kamyon köklü çam, akasya fidanı getirtti.
Yanıma 4 kişi daha verirsen mezarlığı ben dikerim dedim.
Başımızda aza Tarlacı Emin dayı mezarlığa 250 çam diktik. Töremiş de mezarlığa havuz yaptırdı.
Bizim mahalledeki çeşmenin atık suyunu da borularla havuza yönlendirdik.
Fakat su yetersiz gelip her zaman akmadığı için çamlar yeteri kadar sulanamadı.
Büyümezse de yeşillik olarak duruyordu. Ta ki Bayramın Mehmet mezarlığı yakana kadar.
Bizim çocuklar her hafta evden su götürüp suladığı için babamın mezarı başındaki çam ağacı büyüdü.
Mezarlığımızın bugünkü hali:
Sağ olsun insanlarımız duyarlı. Mezarlık tekrar ağaçlandırıldı, su bol, her yere çeşmeler yapıldı. Musalla taşı, taziyeevi.
Şahsen ben köyde olduğum zamanlar cuma günlerini mezarlığa ayırırım.
1984 yılında köyde izindeyim.
Yeni muhtar seçilen Salih Altacı ve azası yeğenim Mehmet Naz yanıma geldiler.
"Emmi, müsaade edersen, sizin Çatdere de ki ılıcanın suyunu köye getirmeyi düşünüyoruz" dediler.
"Getirin tabii ama bir ricam var oraya küçük bir artıklagı koyun bir sürü ağaç var, kurumasın yazık, günah" dedim.
1965 yılında ağabeyimler o suyu ölçtürmek ve çoğaltabilmek için mühendis getirmişlerdi.
Çıktığı yer çok sert kaya, kazma, külünk işlemiyor.
Mühendis "su çok yararlı, temiz su, kuyuda su çok fakat deşmesi çok zor" dedi. Bugünkü imkanlar o zaman yoktu tabii.
Bazıları dinamitle kayayı patlatalım dedi. Mühendis "sakın, kayanın altı çok yumuşak zemin suyu hepten kaybetme riski var" dedi.
Mühendisin yanında 5-6 yaşlarında oğlu var, çocuğu soydu, o suyla güzel bir yıkadı.
Güz günü havalar sıcak da değil. İki gaz tenekesi suyu da yanına alıp gitti.
Bu olayı onlara anlattım ve suyun kaynağıyla oynamayın dedim. Teşekkür edip gittiler.
Bir yıl sonra su köye geldi evlere dağıldı.
Su bollaştı fakat bu seferde evlerin avluları sebze bahçesine döndü.
Bahçe sulamak için köyün altındaki evlerde çeşmeler açılınca basınç azalıyor bizim mahalleye su çıkmıyor.
Velhasıl bizim dağdaki bağ, bahçe, ağaçlar susuzluktan kurudu. Köyde de biz :)