Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
1968 sonları.. Ürgüp nüfus müdürü Ahmet dayı köye haber göndermiş.
Annemin vesikalık resmini istiyor.
Çanakkale şehidi babasının maaşını alabilmesi için Ankara'ya yazı yazması gerekiyormuş.
Ortalık kara kış, 20 cm kar var, vasıta yok. Eşekle Ürgüp'e gidip çektirmek gerekiyor.
Anneme bu eziyeti çektirmemek için ne yapabilirim diye düşünürken..
Aklıma geldi. Aksalur'da halam gilde fotoğraf makinesi görmüştüm, gidip isteyecek, çekecektim.
Ata binip halam gile vardım. Durumu izah edip makineyi istedim. Halam gönülsüzde olsa verdi.
İçerisinde film yok, cumarteside günü Ürgüp'ten film alıp, çekip götüreceğim.
Ertesi gün kahvede oturuyorum halamın torunu çıkageldi "dayı anam fotoğraf makinesini istiyor, verecekmişsin" deyince, beynimden vurulmuşa döndüm. "Evde, git yengenden iste, versin" dedim.
Halam verdiğine pişman olup kar'da kışda çocuğu yayan köye göndermiş.
O arada köye kütüphane arabası geldi. Köyde kitap okuyan 5-6 kişi, onlar kitapları değişince gider fazla kalmaz.
Yanına varıp "Abi Ürgüp'e mi döneceksin başka yere mi gideceksin" diye sordum.
"Bir çay içeyim Ürgüp'e gideceğim" dedi. Çay söyledim içtik. Onunla beraber Ürgüp'e geldim.
Foto Kral o zamanlar terzi Neşet'in üst tarafında. Rahmetli Muharrem de arkadaşım olur.
Yanına vardım, 24 poz çekebilen bir fotoğraf makinesi aldım. Makineyi ve nasıl fotoğraf çekileceğini tarif etti. Boynuma asıp, köye yayan döndüm.
Köyde bir hafta resim çekip cumartesi günü çıkarttırmak için Muharrem'in yanına vardım.
Filmi alıp içeri gitti. Biraz sonra gülerek dışarı çıktı. "Ne oldu?" dediğimde "her fotoğraf makinesi alan resim çekse biz nereden ekmek yiyeceğiz" dedi. Filmin hepsi de yanmış.
Bana niye bozuk makineyi sattın diye çıkıştım. "Bak, güzel bir makine var ama pahalı" dedi.
O zamanki gazetecilerin kullandığı 36 pozluk Jubiter2 marka tam otomatik yan tarafında pistonlu fitili olan ayarlayınca kendi kendine çekim yapabilen bir makine verdi. Başladım köyde resimler çekmeye. Ben bu işi sevmiştim, artık köyün fotoğrafçısı bendim. İsteyenin resmini çekiyordum. 1974 yılında Fransa'ya gidene kadar böyle devam etti. Maalesef ben gittikten sonra hanım sahip çıkamadı o resimlerin çoğu kayboldu. Giderken makineyi Fransa'ya götürüp ordada resimler çektim.
Tren ile izine geleceğim bir sene İstanbul'da olan Ali Rıza Sağlam'a mektup yazdım. Şu gün, şu saat'te Sirkeci'de beni karşıla diye. Türkmen'in Mustafa ile beraber gelmişler. Onlarla sohbet edip hasret giderirken el çantamda olan o makineyi çaldırdım. Bir daha da fotoğraf makinesi almadım.
"Kötü komşu insanı mal sahibi yapar" derler ya, halama kızmamda beni fotoğrafçı yapmıştı.
Çekmiş olduğum resimlerden: 1971 Yücel ve kızkardeşi Neriman
O GÜNLERDEN BİR ANI
28 Ekim 1970 çarşamba günü makinem yanımda gezerken Kışladığına çıkmak istedi canım.
Bizim bahçeden boyuma göre bir değnek kesip çıktım en tepeye.
Değneği dikip fotoğraf makinesini yerleştirdim ve bu resmi çektim.
Tarihi ve günü nereden hatırlıyorsun derseniz o gün orada yazmış olduğum şiir deki nottan.
Şöyle bir şiir yazmıştım - çok şiirim var, zaman, zaman sizlerle paylaşacağım -.
SOFULAR KÖYÜ
Sofular köyü iki dağın arası
En düz yeri ise sarı yazısı
Dereden geliyor cıvıl cıvıl kuşların sesi
Her tarafı tarih kokuyor köyümün
Sarı yazının etrafı sıra sıra dağlar
Hırsızı çok, yağan yağmuru çalar
Güneyini kuzeyini çevirmiş bağlar
Her tarafı tarih Sofular köyünün
Dağı dağ ama kışlası acep nerede
Aradım buldum, evliyanın dölek de
Kim burada yatan? Bilmiyorum. Ne hikmetse
İşin rastgelsin Yusuf, bir dua et de
Çıktım Kışladığına mazilere daldım
Erciyes dağından belli gözüm önüne aldım
Manzara müthişti, hayran kaldım
Kışlacık yarısı, kuşaklı tepe hey Rabbi'm
Köyün önünde Türbe var, bunlar ermişler
Erenler tepesi diye boşana dememişler
Bunları araştırmak lazım ey gençlik
Her tarafı tarih kokar köyüm Sofular