Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Diyarbakır'da 24 ay er olarak askerlik yaptıktan sonra 18 Mayıs 1968 de terhis olup köye döndüm.
Ben askerdeyken, yengem, annem ve bizim hanım arasındaki kadın dırdırından bıkan ağabeyim çareyi evi ayırmak da bulmuş.
Askerlik hatırası Temmuz 1967
Evin köşesinden 3 göz ev verip annemi, hanımı ve henüz bebek olan kızımı oraya yerleştirmiş.
Ağabeyime gönüllendim, sitem ettim ama olan olmuş.
Ev 3 göz, biri ahır, biri tandır evi, bir de bizim yatak odası aynı zamanda ambar.
Başucumda bulgur, un çuvalları vs.
Evin arka tarafı sel deresi, yaş geçiyor, her yer rutubet içinde.
Minderlerin altına koyacak hasır bile yok.
Evde başta yağ olmak üzere bir sürü eksik.
Bir tane bile tarım aleti yok.
Cepte de 5 kuruş para yok. Ne yaparsın? Ne edersin?
Allah'tan mevsim bahar, bağ belleme zamanı.
Birkaç gün ırgat gidip biraz harçlık edindim.
Köyde günlük yevmiye 1 lira, 5 kiloluk yağ almaya yetmiyor.
Çare yok, çalışıp, kazanıp, biriktirip eve birkaç oda yapmam lazım.
İyi havalarda bağ bellemeye gidiyor yağışlı havalarda komşulardan emanet aldığım kazma, külünk, kürek ile deve tabanlıkta ev için taş kırıyorum.
İşlerin sıkı zamanı, haklı olarak kimi kazmasını kimi küreğini geri istiyor. Herkesin takımı kendisine lazım.
Zaten kırılır da yaptıramam diye canım gidiyor.
Baktım olmuyor, evde iki tane keçi var, annem sağıp sütünü çocuğa içiriyor.
Anne keçiyi satacağım dedim.
Olmaz falan dediyse de, ben sana yine alırım diye söz verip gönlünü ettim.
Keçinin birini Ürgüp'e götürüp sattım. Eve yağ, iki külünk, bir kazma, çivi aldım. Küreğe para kalmadı.
Köye dönünce doğruca dükkâncı Hüseyin (Bekgöz) dayıya gittim.
Dayı bana kürek lazım ama param yok dedim.
Allah razı olsun hiç ikiletmedi küreği elime verdi.
Parası 9 liraymış deftere yazdı. Hayatımda ilk kez borçlanıyordum.
Küreğin parasını çıkartabilmek için 9 gün ırgat gitmem gerekti.
Çağıran olursa ırgat gidiyorum olmazsa kendi bağımı belliyorum,
yağışlı havalarda taşlığa taş kırmaya gidiyorum günler böyle geçiyor.
Taşlık da herkes bir yerleri tutmuş burası benim diyor. Yer kalmadı.
Hayri dayı mezarlığın altından bir yer verdi sağ olsun.
Fakat kayada gizli bir yiv var, kertmeyi kaldırınca 3,4 taş arıya gidiyor.
Orayı bırakıp Kitiriş tarafına geçtim. Burada ilk taşlığı ben açtım.
Gerçek taş kayasını bulabilmek için 4 gün çalışıp üstteki gevşek kayayı temizledim.
Bu arada tarlada ekinler oldu, işlememiz lazım.
Kazma, külünk, kürek, çivi aldık fakat evde ne orak var ne tırpan.
Ağabeyim gile vardım yengem evdeymiş.
Yenge bana iki tane orak ver de ekinler sararmış yavaş yavaş işleyeyim dedim.
"Ben Sınır a giderken bir tane orak buldum, dur onu sana vereyim" dedi. Gitti getirdi.
Kocaman bir çavdar orağı hem de solak. Yenge bu ne ya, doğru dürüst bir orak ver dedim.
Demesin mi " Beğenmediysen git pazardan beğendiğini al" diye.
Tepemden sıcak su döküldü ayak tırnaklarımdan çıktı. Çok zoruma gitti.
Vakit sabah, evden çıktım, caminin yanında Paşa Bekir'in dükkânı vardı oradan bir sigara alıp kayanın başına oturdum.
Yakıp yakıp çekiyorum.
Bir ara aşağı baktım, Mustafa Zengin ile Hayri dayı eşeğe tırpan orak sarıyorlar.
Dayı nereye gidiyorsunuz diye seslendim.
Avanos'a ekin işlemeye gidiyoruz dediler.
Beni de götürür müsünüz dedim,
Sırtımızda gidecek değilsin ya, gel, dediler.
Ama benim tırpanım yok diye seslendim.
O sırada oradan geçmekte olan rahmetli Yayha dayı (Altacı)
"Gel yeğenim ben sana tırpan vereyim" dedi.
Dünyalar benim olmuştu, koşarak eve vardım.
Ana ben Avanos'a çalışmaya gidiyorum, ekinler ben gelene kadar dursun dedikten sonra kötü bir pardesüm vardı onu koluma atıp Yayha dayının evine vardım.
Tırpana sap takıyormuş. "Yeğenim bunu ara sıra çekiçlemek lazım, sen bilmezsin, söyle Hayri ile Mustafa çekiçlesinler" dedi.
Sağ ol dayı Allah razı olsun dedikten sonra tırpanı kaptığım gibi yola koyuldum.
Yusuf bahçesinde onlara yetiştim.
YARIN: Bölüm 2, Avanos'da Rençberlik Günleri.