banner
"KARAAĞAÇ" EFSANESİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAAĞAÇ

 

"Normal  insan  ömrünün  15-20  katı  uzunluğunda yaşam  süresine  sahip  olan  anıt  ağaçlar,  hem unutulmuş zamanların karanlık tüneli içinden süzülüp gelen 900-1000 yıllık hayatları boyunca tanık oldukları tarihsel  olaylardan  ve  hem  de  zamanın  kendilerine kazandırdığı  görkemli  görünüşlerinden  ötürü,  insan ruhu ve bilincinde önce merak ve hayranlık, sonra da takdir ve saygınlık duygusu uyandırırlar. Bu ağaçların zaman içinde boyutları değişip görkemleri arttıkça, birey ve toplum psikolojisi üzerinde bıraktığı etki  de  yükselir.  Yükselen  bu  etki,  ağacı  daha  da anıtlaştırır. Anıtlaşan ağaç toplumu daha çok etkiler. Böylece;  toplum  ve  ağaç  arasında,  zaman  içinde karşılıklı  bir  etkileşim  oluşur.  Bu duygular, genç beyinlerde bir taraftan soya bağlılık,  yurt  ve  ulus  sevgisi  kavramlarının  doğup gelişmesine  vesile  olurken,  bir  taraftan  da  doğa sevgisi ve çevre bilincinin oluşum sürecini hızlandırır." (1)

 

 

Köyümüz sınırları içerisinde bulunan Beşgöz mevkiinde dik bir yamaç üzerinde tüm heybetiyle durup, zamana meydan okuyan, köylünün "Karaağaç" dediği asırlık bir değerimiz vardı.
Köy halkı kutsal saydığı bu ağaca hiçbir zarar vermez, verdiğinde başına kötü bir şey geleceğine inanır. Yazları kızgın güneşten korunmak için altına sığınır, serinliğinde öğlen yemeğimizi yer, şekerleme yapardık. Gövdesini 5 insan el ele tutuşup ancak sarabilir. 1956 yılı güz mevsiminde sert esen rüzgarda büyük bir dalı kırılıp yere düşmüş. Köylünün kışın sobasında, tandırında yakmak için oduna ihtiyacı var fakat hiç kimse cesaret edip getiremiyor. Korkuyor çekiniyor. En sonunda köyde öğretmen olan İsmail Şençaglar (Kara öğretmen) böyle hurafelere inanmayın deyip köyden 3,4 adam buldu, 4. 5. sınıfları da alıp gitti. Orada parçalayıp eşeklerle köye getirdiler. Yarısını okula yarısını da kendi evine indirip o kış yaktılar. 6 ay sonra 1957 baharı öğretmenin hanımı vefat etti.
Köy halkının gözünde kesinlikle bunun "Karaağaç" ile ilgisi vardı.

 

1970'ler, Karaağaç'ın yaprakları dökülüp, rüzgarla bir kayanın altına toplanmış. Altın sarısı rengiyle parıldıyor. Halil Çetin (Gocahalil) bu yaprakları toplayıp hararlara doldurmuş. Çagıllı da tarlaya tohum ektim akşam eve dönüyorum. Seslendi "Yusuf gel de hararları eşeğe yükleyelim" yükledik, beraber köye gidiyoruz. "Dayı bu ağaç hakkında söylentileri biliyorsun, niye götürüyorsun?" dediğimde "onlar masal yeğenim, hem bunlar yaprak" dedi. Eve varınca yapraklardan davarlara verir. Sabah kalktığında bakar ki 8 tane koyun ölmüş. O zamanlar sakalımız yoktu ki sözümüz dinlensin!

Her şeyin bir sonu oldugu gibi yıllara meydan okuyan Karaağaç da yorgunluga yenik düşüp 1972'de kökden devrildi. Dokunmadı kimse, uzun bir süre yanlız yattı Beşgöz tepelerinde.
Degerli ağaç diye muhtarın gazetelere ilan vermesinden sonra çok gelen oldu fakat satılmadı. En son İstanbul'dan gelen bir ağaç mühendisinin anlattıgına göre bu tür ağaçların tıpkı kadınlar gibi hayız dönemi olurmuş ve bu dönemde yanından geçen her canlıyı resim olarak içine kayıt edermiş. Bunda resim yok, normal odun.


Muhtarlık satışa çıkarınca köyden Köse Bekir ve Recep Akbulut beraber satın aldılar. 8-10 adam bulup bana da traktörle getirmemi söylediler. Gittik.
Dallarını balta ile budadılar urganları birbirine bağlayıp aşağı Reis'in tarlaya kadar traktörle çektim. Gövdeyi indirmemiz mümkün değil elimle ölçtüm eni ve boyu aynı 5 metre 30 santim.
Köyden Köse İbrahim'i getirdiler, dinamitle gövdeyi parçaladı. Onları da aşağı çektim. Kalınlarından bir römork doldurup Avanos'a biçtirmeye gittik.
Reis dayının tanıdığı hızar atölyesi varmış oraya vardık. Henüz bir metre bile doğramamışken bir çatırtı koptu, hızarın bıçkısı paramparça oldu. Yenisini takıp devam etti.
Yeni bıçkıda paramparça. Adam kızıp bağırdı çağırdı bizi kovdu. Odunun içinden başparmak kalınlığında tunç, yüzü işlemeli bir boru çıktı!. Hızarı parçalayan o.
O boru ağacın içine nasıl yerleşmiş akıl sır erdiremedik. Odunları tekrar römorka yükleyip Ürgüp'e Yağcı Mustafa'nın atölyesine vardık. Zamanım yok yapamam edemem dese de sonradan gönlü oldu. Yıkın şuraya boşalınca doğrarım dedi. İçerisinde boru olanı ayrı koyup odunları yıktık. Reis, Recep dayı köye döndük.

 


KARAAĞAÇ hakkında yazmış oldugum şiir.

 


14 KASIM 1972 SALI

 


KARAAĞAÇ

 

Beşgöz'ün bağrında bir gerdanlık gibi
Tüm etrafın sanki vakit saati gibi
Hele helede Sarı yazının bir istirahatı gibi
Tüm gözler senin gölgende idi Karaağaç


Alt tarafında vardı iki tane kaya
Birisi öğlen birisi ikindi idi güya
Takip ederdi gölgeni tüm çalışan ahaliye
Hep gözler senin gölgende idi Karaağaç


Öglen olur yemek yenir, ikindi olur ayran içilir
Altında iki kayanın gölgesi takip edilir
Sarı yazıda olanlar hep altından geçilir
Gözler senin gölgende idi Karaağaç


Çok hatalıyız seni biz koruyamadık
Altına bir duvar çekip bakım yapamadık
Sen bir tarihtin bunu biz anlayamadık
Gözler senin gölgende idi Karaağaç


Sen Sarı yazının bir tek beni idin
İstirahat zamanının tek saati idin
Gerdana asılmış bir altın idin
Habersiz bırakıp gittin Karaağaç


Bedenin bir dev gibi aylarca yattı orada
Muhtarlık ihale ile sattı sonrada
Koskoca bir köylü seni koruyamadı da
Tüm Sofular'ın gözü,saati idi Karaağaç


Attım motora vagunat almadı
Boyu ölçtüm, tam 5 metre 35 santim çatalın altı
Eni de 5 metre 25 santim idi
Köse İbrahim gelip dinamitle dağıttı


Attım motora sürdüm dogru Avanos'a
Girdim içeri verdik hemen hızarın ağzına
Hızar paramparça oldu hemen orda
Adam kovdu bizi oradan dışarıya

 

Kovulduk oradan motoru sürdük Ürgüp'e
Vardık Yağcı Mustafa'nın atölyeye
Hele ki Recep Akbulut ve Reis dayı yanımda
Yalvardılar odun yapması için Yağcı Mustafa'ya

 

 

 

 

(1) https://www.avrupaanitagaclar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Yusuf Naz
Okunma Sayısı: 6215


18.188.76.209








  celal ulusoy

hacı yusuf bu karaağaç kıymeti bilinmeyen kaybedildiğinde hatırlanan yazık oldu ilgine teşekkür ederim birde karadut var köyümüz simgesi onuda kaybetmeyin bu aylarda birkaç tanker su verilsin üçretini göndereyim saygılar hacı yusuf

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Admin den Açıklama
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Memduh Bulut
İlk arabayı MUSTAFA BULUT ve HASAN KARACA getirmiştir sene 1964 bilginize

Sofular genclik
Cok güzel olmuş ama cok kişiyi tanıyamadık site İcin Teşekkürler ZEMİ

Ragıp naz
Abim çok teşekkür ediyorum Allah razı olsun böy güzel bir site yapdığından dolayı eline sağlık


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.
Günlük Gazeteler

 

© Copyright 2020  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır.


Top