Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Fakıoğlu amca kahvede birisini buldu.
Adamın aslı Konya'lı, Avanos'da oturuyor.
4 kilelik tarlası varmış, önce orayı işleyeceğiz sonra başka tarlalar alıp beraber çalışacağız. Anlaştık.
Çalışmamı beğenirse Yevmiye 3 lira, yemek de verecek.
Beğenmezse yevmiye iki buçuk lira.
Adam atıp tutuyor, ben şöyle çalışırım, böyle ekin işlerim.. Adam Konya'lı bizden iyi rençber, açıkçası gözüm korktu ben bu adamla nasıl çalışacağım diye.
Tırpan olmaz dedi, orakla isleyeceğiz. O bana orak verecek.
Yatsı vakti kahveden kalkıp adamın evine gittik.
O zamanlar ırmaktan bu taraf da Petrol ofisinden başka hiç ev yok.
Evi Nevşehir'e giden yolun sağ tarafında arkada taşlıkların orada.
Benim gibi 3 göz evi var, bir ahır iki oda.
Evin önünde at arabası var.
-"Sen bunun üzerinde yat, sabah erkenden gideriz."
Sabah oldu kalktık, adamın kısrak atı var, yanında 4,5 aylık tay.
Adam bindi ata, ben arkasında yayan, yürü babam.
Tam bir saat on dakika sonra Nevşehir taraflarındaki tarlaya vardık.
Derenin yamacında kuzeye karşı bayır bir tarla.
Varır varmaz tarlayı adımladım. Doğru söylemiş, 4 kilelik.
Ekin tam işleme kıvamında, içimden yarabbi beni adamın yanında mahcup etme diye dua ediyorum. Adam benden 15 yaş büyük.
Aldık orakları başladık ekini işlemeye.
Allah Allah, gözlerime inanamıyorum. Adam bırak ekin işlemeyi orak tutmasını bile bilmiyor. Biraz çalıştık, dayanamadım.
- Abi akşam esip gürlüyordun, ben sabaha kadar uyuyamadım, senin yanında mahcup olurum diye. Ama sen ekin işlemesini bilmiyorsun.
Ters ters baktı.
Bana iyice bak dedim. Orağı bir attım punnat* doldu.
- "Nasıl o kadar ekini dökmeden kolunda tutuyorsun."
- Bak, orağı eline çekerken önce bir içeri iki dışarı sonra bir içeri üç dışarı çekersin o elinden koluna doğru örülür kolun dolunca desteyi bırakırsın. Dediysem de bu yapamadı.
Ben ekmeğimizi getireyim diye kalktı gitti. Söylediğime pişman oldum. Kahvaltı getirecek galiba dedim çalışmaya devam ettim.
Öğlen saat bir de adam tepeden aştı geliyor. O zamana kadar 6 deste, altışar punnatdan 36 punnat ekin işledim.
Geldi baktı.
- "Yahu bu kadar ekini ne zaman kestin? Tamam senin yevmiyeni 3 liradan vereceğim".
Evden pilav getirmiş, yanında ayran. Yedik.
Biraz dinlendikten sonra ben kalktım.
- "Yeğenim, benim ırmak kenarında bahçem var, armutlar yitti tüccar gelecek ben oraya gideyim." dedikten sonra kalktı gitti.
Hayda hani beraber çalışacaktık. Neyse, ben işimi yapayım.
Gece karanlığına kadar çalışıp, ceketi yastık yapıp, pardesümü üstüme çekip yattım. Erkenden kalkıp çalışmaya başladım.
Yine öğlen bire doğru bizim ağa geldi.
Yine, pilav ayran, beraber yedik.
- "Dün tüccar gelmedi, bugün gelecek." diye kaçıp gitti.
Üçüncü günde aynı saat de geldi. Pilav ayran.
- Bana bak sen çok yalan söylüyorsun, yalan söyleyeni sevmem. Ya gider iki adam getiririm tarlayı bitiririz yada bugünkü yevmiyemi hak ettikten sonra ben de çeker giderim.
- "Paranı vermem."
Şahitlerim var karakola şikayet ederim desem de dinlemedi çekti gitti. Ben de yevmiyemi hak etmek için akşam beşe kadar çalışıp çıktım geldim Mevlüt dayının kahveye. Cebimde Fakıoğlu amcanın verdiği 3 lira var onunla karnımı doyururum diye düşünüyorum.
Akşam oldu kahveye bizim köylü Ali Atasoy ve rahmetli Ahmet Uyumaz geldiler. Onlar da Karakuş Kiremit fabrikasında çalışıyorlar.
Hoşbeş den sonra durumu onlara anlattım.
Ali dedi ki "Bizim orada işçi arıyorlar, yarın gidelim ben seni işe aldırırım" Peki dedik. Biz sohbet ederken Fakıoğlu amca geldi. Ona da durumu anlattım.
Bisikleti olan bir çocuğa "Git şu adamı çağır buraya gelsin" dedi.
Evi uzak, adam bir saat sonra geldi.
- Niye vermedin lan çocuğun parasını.
- Tarlayı yarım bıraktı.
- Yalan söyleme, çocuk bana her şeyi anlattı. Hemen şimdi çocuğa 11 lira vereceksin, itiraz edersen 12 lira.
Adam çıkartıp bana 11 lira verdi.
Fakıoğlu amca hatırı sayılır mert adammış, Allah razı olup, gani gani rahmet eylesin.
Ali kahveden şeflerine telefon etti, siz eve gidin ben birazdan gelirim demiş. Beni de yanlarına aldılar eve gittik. Eski evlerde kayanın dibinde bir gözün içinde yatıyorlar. Biz sohbet ederken şefleri geldi. Arkadaş bizim köylü, iyi de çalışır dediler.
Tamam sabah fabrikaya beraber gelin dedi gitti.
Sabah fabrikaya vardık, şefleri önüme bir çul atıp taş çekeceksin dedi. Çavuşum ben taş çekemem ama diğer en ağır işleri bile yaparım dedim. Kızdı, çulu başkasına verdi, bana da bir el arabasıyla kürek verip bu çamuru inşaatın yanına çekeceksin dedi. Sevinip tamam dedim.
İki saat sonra geldi.
- "Lan oğlum bu nasıl çalışma biraz yavaş, otur dinlen."
Çamurun bitmek üzereydi devam ettim.
Ahmet ile Ali'nin yanına varıp
- "sabah çocuğa kızdım ama acayip çalışıyor" diyor.
Onlar da memnun olup, biz çalışmayan adam getirmeyiz diyorlar.
İkinci gün akşamı şef eve geldi, üçümüze de sinema parası verdi.
Bana,
- Nüfus cüzdanın yanında mı?
- Yok, köyde.
- İyi pazar günü git getir, seni işe alacağım.
- Evde yağ falan yok, çocuğumda var, biraz para kazanıp onları alıp gitsem.
- Ben alayım, sen çalışıp ödersin.
- Yok, borçlu kalmak istemem.
Orada 15 gün çalışıp 45 lira aldım. Perşembe günü yarın işe gelmeyeceğimi söyledim.
"Tamam, gelirken nüfus cüzdanını unutma" dedi şef.
Cuma günü Avanos pazarından 4 orak 5 kiloluk yağ alıp köyün yolunu tuttum.
Geri dönmeyide düşünmüyorum.
İbrahanın çeşmeye çıkınca, baktım, benim tarlada iki buçuk yığın var.
Allah Allah, kim benim ekini biçmiş olabilir ki? Şaşırdım.
*PUNNAT: Orakla ekin biçilirken ellik yardımıyla kol üstünde biriktirilen deste, demet, tutam.
YARIN: Bölüm 4, Köye Dönüş.